31 Ocak 2009 Cumartesi

Davoş ol oğlum


Sahi, iki sene mi üç sene mi önce neydi; mert olmuş bir adamla Filistin pazarlığı yapan bir başka adam daha vardı. Kimdi o? Bilen beri gelebilir. Bir de tabii klasik cümledir bu durumlarda: "Bi' siktir git be oğlum!"


Bu adam çaydanlığa benzemiyor mu şimdi? Benziyor mu benzemiyor mu? Tipine sıçtığım. ehe.

30 Ocak 2009 Cuma

Issız Adam


"Pek zamanların sümüklü filmi Issız Adam" diyerek girebiliriz konuya.

Çağan Irmak isimli amcamız pek zekiymiş. Tebrik ediyoruz kendisini. Kazandığı parada da gözümüz yok. Ama bu zamanda para kazanmak için böyle filmler yapmak lazım gelir. Kendisi bunu farketmiş ve yapacağı işi güzel de yapmış.

Filmin hoş bir kurgusu var. İzlerken sıkmıyor. Sonu tahmin edilebildiği halde sıkmıyor. Çekim hataları falan minimum. Sinematografik açıdan ki böyle bir açı varsa; güzel bir film. Tek kötü yanı senaryosu. Hepimizin çok iyi bildiği bir insan tiplemesi; vajina atomu üzerine doktora yapan bir amcamız var. Günün birinde bir kadına rastlıyor da değişiyor. Klasik demeyelim de, klişe bir hikaye.

Ağlama mevzuuna gelince; kimseye kulp takmamak lazım. Zevk meselesi. Ama öyle Babam ve Oğlum falanın yanına yaklaşamaz. Ben şahsen ağlama ihtiyacı hissetmedim. Ağlayanı var, saygı duyarım.

Neyse, pek dikkat edilesi notumuz ise: İzlenilebilir.

27 Ocak 2009 Salı

Maricinal Vali


"Bazı maricinal valiler Teşkilatı" merkez komitesinin gediklisi kendisi. Ailece severek dilliyoruz.
Yakında kesin yine bir maricinallik yapar. O zaman da bu yazı anlam kazanır.

26 Ocak 2009 Pazartesi

Üç Maymun (Harbici Maymun)

Pek övülen, pek göklere sığdırılamayan bir filmle karşı karşıyayız sayın merdivenden kayanlar. Ve bu film maymun gibi. Profesyonel film demeye bile şahit isterken; bir de üstüne "güzel" demek, utanmamak ve "süper" demek abesin şehirlerini işgal etmektir. O kadar diyeyim.




Bir de böyle ingilizce isimli falan afiş yapmışlar. Yahu adamlar harbiden bu filmi güzel sanmış. Sanat aşkı vücudunun her deliğinden deli bekir gibi fışkıran kızlarımız "Nuriiiii!" nidaları atmış. Onlara karizmayı çizdirmemek için de nice koçyiğitler bu filme "güzel" demiş. Yok arkadaşım böyle bir şey. Bu film hakkında olumlu yorum yapan köşebaşı yazarları da tanımasınlar bakalım yönetmeni, yapabiliyorlar mı o yorumları? Ama bir kere milli yönetmen ya kendisi, Türkiye'nin alnındaki kara lekeleri bir bir temizliyor ya viledasıyla; o yüzden ne yapsa güzel, ne yapsa makbul. Arkadaşım bu film ne sanat filmi, ne ne vizyon filmi. Öyle bir kanepede oturma sahnesini 15 dakikada çekince ne oluyor; sanatsal mı oluyor? Önceki filmlerini de severim ha kendimi yırtmasam da. "Ne güzel fotoğraf lan bu!" der geçerim. Ama bu tam anlamıyla bir felaket, düş kırığı, hatta afişe uygun olsun "disappointment".


Ama film o kadar övüldü ki; sonuna kadar "Ulan kesin bir şey çıkacak." diyerek ancak bitirebildim. Bir şey de çıkmadı. Zamanıma yandım. Bu kadar mı kötülenir? Kötülenir tabii.
Oscarmış bir de, gidecekmiş neredeyse. Yahu o insanlar ayıp olmasın diye (büyük harflerle) NEGROLARA falan ödül vermiyorlar mı? Ayıp olmasın diye bunu da elemelere katmışlar. O kadar. Yok yok. İzlenmediyse, bırakın öyle kalsın.

23 Ocak 2009 Cuma

Kötü İnsanları Tanıma Senesi


2008'den gideceğiz. Tabi lan 2009'da albüm mü var daha. Şimdi ben derim ki 2008'in en iyi albümlerinden biri budur. Hiç "ama aaaöööeee!" falan demeyin de dinleyin. Rokçu elektrocu bilmem neci olarak tanımlayabilirsiniz kendinizi, ama dinleyin. Ana diliniz Türkçe ise beğeneceksiniz. Eğer biri de çıkıp "kötü müzik" derse, şekil yapıyordur. Bunu ben diyorum; ki ben rap falan dinlemem.
Bu adam mesela, hayatımda en nefret ettiğim adamdır kendisi. Düşünce evrimi halen denizden çıkamamış. Mümessili olduğu müzik türü ise tek kılımı titretmez. Ama potansiyelimin son noktasına kadar gitsem de; bu Sagopa kadar güzel yazamam. Hatta bahisi yükseltiyorum. Yaşayan hiç kimse bu herif kadar iyi yazı yazamaz. Hayvani bir yeteneği var. Üstüne üstlük yeteneğinin son noktasına da ulaşmamış daha. Resmen dalga geçiyor.
Müzikal olarak da bilgisi genişmiş amcamın. Altyapılar falan güzel. Rahatsız etmiyor. Rap albümü olarak bakarsak nasıl bir not verilir bilmiyorum. Ama "Kulağımı tırmalamasın, sözlerini duyup değişik edebi deryalara gireyim." dedin mi aha Sagopa orada.
Intro şeysi dışında 16 parça var. Öyle de üretken, öyle de Harlem şoparı.

22 Ocak 2009 Perşembe

Jipe Binen Bahtsız Kovboy

Radyo Bemba'nın tembel, şişko, kel ve gözlüklü bay-bayan yazarları-okuyucuları. Bugünkü konumuz Bin-jip isimli şiir. Kannımca tüm zamanların favori filmidir kendisi. Kim ki lan bu Dük isimli yönetmenin mesela diğer filmleri vardır ki; hiçbirinden orgazm zevki almam. Ama bu film işte, tanıtayım kendisi film değil şiir. Bu yüzdendir tamı tamına 5 (beş) sene önceki bir filmi tanıtım nesnesi yapmam. Bakınız şöyle:


Tae-suk diye bir adamımız var filmde. Kendisinin ismini sadece filmdeki karakterleri internetten neyim okuyunca öğrenebiliyoruz. Çünkü film boyunca tek bir kelime çıkmıyor ağzından.
Her gece başka bir evde kalıyor. Yemeğini yiyor, duşunu alıyor; sonra da evdeki bozuk eşyaları tamir edip çamaşırları yıkıyor. Böyle de şahane, böyle de örnek alınmayası bir insan kendisi. Film hafiften Edukators tarzı başlasa da, sonradan olaylar bir değişmekteler, bir uçmaktalar böyle Turgut Uyar yanında halt etmiş. Bu kadar da iddialıyım; ki ben Turgut'la uzun zamandır kankayım. Mesela bu filmde bir golf topu olayları cereyan etmekteler ki; sanırsınız çok cereyanda kalmışlar da amı-götü dağıtmışlar. Hakkında spoiler verilemez mesela bir de bu filmin. Anlatılamaz çünkü. Başkasının esprisi gibi. Anlattığında millet hiç bir şey anlamaz, ortada bıldırcın yavrusu gibi kalırsın. Öyle de şahane, öyle de vahşet-ül dehşet bir şiir bu film.
Mesela bu filmde bir de şarkı vardır ki Arapça mı Arapça, güzel mi biutiful. Natacha Atlas adında bir ablamız seslendirir. Ona da şuradan ulaşabiliriz. Tavsiye: Film izlenmediyse dinlemeyin şarkıyı. İçine etmeyin.
Şiir diyorum ya, üstünden bir zamanlar geçer. Bir daha okursun, bir daha takarsın. Bir dahalar çoğalır falan. Öyle de şahana bir şiir bu film.